Bazıları içinse, evine bir sokak lambası sığdıramadığı için üzülmektir.
Sokak lambaları kocamandır çünkü, salon avizeleri kadar cılız değildir vücutları; iri iri.
Sanki, bir tanesini alıp eve sığdırabilsem, ona sarılıp uyuyabilecekmişim gibi.
Avizeler de aydınlatır aslında yeterince. Ama güçsüzdür onların elleri; düştüğü yeri yakan ateş gibi.
Ne var içinde karanlığın? En büyük korkularım? Yoksa şimdiye dek kaybettiğim tüm ışıklarım mı?
Ne zaman gece olsa, güneşin, kaçırdığım her saniyesi için dakikalarca pişmanlık duyarım, ayrı ayrı. Kıymetini bilemediğim ışık huzmeleri, bir bir peşimde gezer geceleri, minik tıkırtılar eşliğinde. Kimilerine göre bu, basit bir karanlık korkusu. Ama bence değil. Bu, kaybettiğim tüm ışıklarımın benden intikam alma isteği, en şiddetli karın ağrısı. En gürültülü sessiz tıkırtıların senfonisi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder